YOKSA SİZ DE DİŞ HEKİMİNE GİTMEKTEN KORKUYOR MUSUNUZ?
Birçok sağlık sorununun tedavisinde olduğu gibi bir diş hekiminden yardım almak ve tedavi olmak söz konusu olduğunda hekim ve hasta arasında kurulacak işbirliği tedavi sürecinin etkinliğini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Ancak bu işbirliğini sıkıntıya sokan, hekimin etkin ve uygun sürede müdahalede bulunmasını engelleyen bir durum var ki o da ne yazık ki çok da az rastlanmayan diş hekimi korkusu ya da daha ileri seviyelerde diş hekimi fobisidir.
Günlük dilde daha çok diş hekimi korkusu dediğimiz durumu aslında duygusal bir yelpaze olarak düşünmek mümkün. Diş hekimine gitmeden önce ortaya çıkan ‘kaygı’, tedavinin parçası olan ortamın özelliklerine ve müdahaleyle ilgili somut unsurlara karşı duyulan ‘korku’, ve en uç noktada durumun gerçekliği ile orantısız, kişinin işlevselliğini bozan ve süregelen yoğun korku hali diyebileceğimiz ‘fobi’ ile bu yelpazeyi özetleyebiliriz. Tüm bu ruh halleri maalesef bir noktada bizi tedaviyi erteleme ve daha sonrasında akut ve acil bir durumda gitmeye mecbur kalma sonucu kaygı ve korkularımızın daha da çok pekiştiği bir kısırdöngüye sokmaktadır.
Herhangi bir durumda kaygılandığımızda içinde bulunduğumuz durumu orantısız ve gerçeklikten uzak bir düzeyde tehlikeli olarak algılar ve kendimizi tehdit altında hissederiz. Bu ruh halinde algılarımız çarpık olur ve olumsuz olaylar yaşama ihtimalimizi abartırız. Diş hekimine gitmek söz konusu olduğunda da tedavi esnasında canımızın abartılı derecede çok acıyacağını, bu acının uzun süre geçmeyeceğini düşünürüz. Hatta önceki deneyimlerimizdeki acıyı da daha abartılı olarak hatırlarız. Düşündükçe kalp atışımız artar, nefesimiz daralır, aşırı terleme gibi bedensel şikayetler yaşarız. Ortamın ve tedavi esnasında kullanılan malzemelerin kokusu, iğnenin görüntüsü, teknik cihazların çıkardığı sesler, hatta diş hekiminde uzanılan koltuğu görmek ise yoğun bir korkuyu tetikleyebilir ve işbirliği kurmamıza engel olabilir.
Bazı kişiler diş hekimine gitmeye duyulan kaygı ya da ileri derecede fobiye daha yatkındır. Yapılan çalışmaların birçoğu bu kişilerin yapısal olarak kaygıya daha yatkın, yaşadığı durumları olumsuz olarak yorumlamaya daha meyilli ve daha içedönük karakterdeki kişiler olduğuna işaret etmektedir. Diş tedavisi doğası gereği kişinin savunmasız bir şekilde bir koltuğa uzandığı, konuşamadığı, ne yapıldığını her an göremediği, kontrol edemediği ve kendini hekime teslim etmesi gereken bir süreç olduğundan kontrolcü yapıda ve kendini bırakmakla ilgili zorluklar yaşayan kişiler diş tedavileri süresince çok kaygılanabilirler. Elbette önceden yaşanan olumsuz, travmatik deneyimler de hekim veya ortam değişse bile kişinin kaygı duymasına sebep olabilir. Araştırmalar diş tedavisine dair kaygı, korku ya da fobinin çoğunlukla çocukluk çağında başladığını göstermektedir. Daha da önemlisi, ebeveynlerinde bu tarz korkular olan çocukların benzer korkular geliştirme ihtimallerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Ergenlerin de arkadaş çevrelerinden bu anlamda etkilendiklerine dair bulguları göz önüne alırsak, yapısal olduğu kadar çevresel faktörlerin de diş tedavisine karşı hisler ve tutumlar konusunda oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Hekimin işini zorlaştıran ve hastanın etkin bir tedavi almasını önleyen bu gibi durumlarda elbette süreci kolaylaştırmaya dair atabilecek bazı adımlar mevcut. Çocukluktan başlayarak akut bir durum olmaksızın düzenli kontrollere gitmek ve sürece aşinalık kazanmak bilinirliği arttıracağından olası bir kaygı ve korku durumuyla baş etmede çok yardımcı olabilir. Güven ilişkisi kurmak her tedavinin olmazsa olmazıdır elbette, ancak bu hastalarla daha da büyük bir önem kazanmaktadır. Bu hastalarla tedavi öncesi daha sık ön görüşmeler yapmak, mutlaka göz kontağı kurmak, onları uzun süre bekletmekten kaçınmak, endişelerini samimiyetle dinlemek, kaygılarını küçümsememek, onlara tedavi konusunda detaylı ve anlaşılır bilgi vermek, gerekirse bir görsel üzerinden anlatarak süreci somutlaştırmak ve soru sorabilmelerine izin vermek bu güveni kurmayı kolaylaştırarak işbirliğini arttıracaktır. Bu tür kaygılar yaşayan hastalar aynı zamanda bu şekilde sürece daha hakim hissederek kontrolü kaybetmeye dair daha az endişe duyacaklardır.
Diş tedavisine yönelik kaygı ve korkular günlük yaşamınızı ve sağlığınızı olumsuz yönde etkilemeye, hatta tedavi olmaktan kaçınmanıza sebep oluyorsa bu konular üzerine uzman bir psikologla çalışmanız önerilir. Bu süreçte kaygı ve korkularınızı tetikleyen çarpıtılmış olumsuz düşünceleriniz daha gerçekçi ve duruma uygun olanlarla değiştirilmeye çalışılabilir, sistematik duyarsızlaştırma ve zihinsel canlandırma gibi kaygı ile baş etmede sık kullanılan teknikler yardımıyla söz konusu durumun sizde yarattığı duygular hafifletilebilir. Nefes egzersizi ve kas gevşetme teknikleri ile de bedensel rahatlama sağlanarak psikolojik olarak rahatlamanızın önü açılabilir.
İyi bir tedavi süreci hekim ve hastası arasında sağlam bir işbirliğine ve güven ilişkisine dayanır. Bu ilişki bir dans gibidir; güzel bir ritim yakalamak için uygun bir ikili veya uygun bir ekibe ihtiyaç vardır. Her iyi doktor her hasta için en iyi ve en uygun seçim olmayabilir. Diş hekimine gitme konusunda kaygı ve korku yaşıyorsanız ilişkiye önem veren, hastasının duygularına hassasiyet gösteren, elinden gelenin en iyisini yapacağına dair size güven veren, sakin ve sağduyulu bir hekim tercih etmeniz uygun olacaktır. Kaygısız ve sağlıklı günler dileğiyle…
Merve İnce
Uzm.Klinik Psikolog